avatarÖmer YURTTAŞ

Summarize

Planlı ve Düzenli Yaşam!

Photo by Glenn Carstens-Peters on Unsplash

Imannuel Kant hakkında bildiğiniz bir tek şeyi soracak olsaydım ne derdiniz? Bu soruya benim vereceğim cevap planlı ve düzenli yaşaması olurdu sanırım.

Sabahları düzenli olarak saat beşte uyanır, yürüyüşe çıkar. Bu yürüyüşler hep aynı yoldan olur ve o kadar düzenlidir ki filozofun dakikada attığı adım sayısını bile ölçerek yürüdüğünü bilen şehrin sakinleri pencereden onun geçişine göre saatlerini ayarlar! Yürüyebilecek kadar gücünün olduğu her gün düzenli yaptığı bu yürüyüşleri bütün ömrü boyunca sadece iki kere aksattığı söylenir: ilki hayranı olduğu Jean- Jacques Rousseau’nun 1762 yılında Toplum Sözleşmesi’nin yayınlanması ikincisiyse çiçeği burnunda Fransız Devrim ordusunun Valmy savaşını kazanması vesilesiyle. Hayatının diğer alanları da aynı düzen içerisinde: hizmetçilerine ev eşyalarının yerini değiştirmelerini kesinlikle yasaklar, ister tek yesin ister davet yemeği olsun yemeğin dakikası dakikasına hazır olmasını ister, en ufak bir gecikmeye hoşgörü göstermez…

Kant ile bazı yanlarımı bağdaştırıyorum. Özellikle bazı takıntılar noktasında. Çevremdeki insanların tuttuğum excellerden haberi var. Hatta yazılarımdan birinde o excellerden bazı yerleri paylaşmıştım. Bir yere gideceksem ya da buna benzer herhangi bir şey mutlaka planlama yapmaya çalışırım. Zaman içerisinde bu huyumu törpülememe rağmen hala bozulan planlar beni biraz da olsa olumsuz etkiler. Diğer taraftan bakacak olursak da plansız meydana gelen olaylar karşısında da Avrupalı insanlara benzer kısa süreli de olsa tutulup kalma durumum olabiliyor. Çünkü o plansız olay ya da her neyse karşısında vereceğim tepkiden önce anlık olarak durumu analiz edip yine bir plan çerçevesinde cevap vermem ya da hareket etmem gerektiğine inanıyorum.

Bu doğru değil! Bunun için de kendi kendime bazı değişim kararları aldım. Mesela her cuma akşam saat 5'te bir yazı yayınlama meselesini artık kendime standart bir rutin olarak belirlemiştim. Bununla işe başlamak en kolayı diye düşünerek plansız olarak bazı zamanlar yazı paylaşmamaya başladım.

Hayatımızda olan şeyleri şöyle bir gözden geçirelim. Bunların ne kadarının belirli bir program dahilinde gerçekleştiğini söyleyebiliriz? Bu soruyu yakın zamanda okuduğum ve hakkında en az iki üç tane yazı çıkaracağımı düşündüğüm(bakınız hala planlı yaşamdan tam olarak kurtulmuş değilim) Nassim Nicholas Taleb’in “Siyah Kuğu” isimli kitabında şöyle sorular eşlik ediyor:

…iş seçiminiz, eşinizle tanışmanız, memleketinizden sürgün edilişiniz, karşılaştığınız ihanetler, birdenbire zenginleşmeniz ya da fakirleşmeniz… Bunların hangileri bir plan dahilinde gerçekleşti?

Kitabın adında yer alan Siyah Kuğu meselesini bilmeyenler için kısaca anlatıp konuya devam etmek istiyorum. Avustralya’nın keşfinden önce bütün kuğuların beyaz olduğuna dair bir inanış varmış. Çünkü o zamana kadar görülen bütün kuğuların tüyleri beyazmış tâ ki siyah tüylü bir kuğu görülene kadar. O zamana kadar belki de varlığına imkan verilmeyen bir olgu tek bir gözlem sonrasında artık normalleşmiş oluyor. İşte buna benzer fenomenlere Taleb kısaca Siyah Kuğu diyor. Elbette mesele bu kadar basit değil çünkü tezini yaklaşık 500 sayfada anlatıyor. Eğer biraz düşünmek istiyorsanız bence mutlaka okumanız gereken bir kitap olarak öneririm.

Taleb’in görüşüne göre “Siyah Kuğu”ları öngörmeye çalışmak beyhude bir uğraş. Onları öngörmek yerine varlıklarına alışmamız gerekir. Bilmediğimiz şeylere odaklandığımız takdirde yapabileceğimiz pek çok şey vardır diyor yine kitapta.

Yakın zamanda bunları okuduktan sonra bundan bir iki gün evvel Emre Alkin — bilmeyenler için ekonomist bir hocadır kendileri — instagram hesabından bir paylaşım yaptı. Ben takip etmiyorum kendisini ama ofisteki arkadaşlarımdan biri bunu hikayesinde paylaşınca görmüş oldum. Baktım ki aslında pek de uzak olmayan şeyler söylemişler diyerek burada tekrar sizinle de paylaşayım istedim.

İstediğin kadar planla, geldiği gibi yaşanıyor hayat. Tedbir önemli ama tevekkül kaçınılmaz.Çalışmadan olmuyor ama zamanlama hayati. Elbette emek vereceğiz ama gerisi Yüce Yaradanın takdiri. Kimse bilemez neler olacağını. Bildiğim tek şey şu: Emek vermeden şans yüzümüze gülmüyor, ilk adımı atmadan yol sona ermiyor. Temiz temiz istemeden kişi muradına eremiyor. “Hayırlısı neyse” demeden hiçbir şey nasip olmuyor. Kesin bilgi yayalım…

Taleb bu meseleyle alakalı dedesi ve şoförü arasında geçen bir anekdot ile meseleye yine katkı veriyor diyebiliriz. Şöyle ki:

Savunma bakanı, ardından içişleri bakanı ve savaşın başlarında, siyasi rolünün zayıflamaya başlamasından önce de başbakan yardımcısı olan dedemi yakından izliyordum. Sahip olduğu pozisyona rağmen neler olacağını şoförü Mikhail’den daha fazla bilmiyor gibiydi. Ama dedemin aksine Mikhail olayları sürekli olarak “Tanrı bilir!” olarak yorumlar, böylece anlama işini yukarıya havale etmiş olurdu.

Bu hikayesini anlattıktan sonra söyledikleri benim bu yazıyı yazmamdaki esas maksatlardan da biri diyebilirim. Taleb’e göre çok zeki ve bilgili insanların tahminlerinde taksi şoförlerinden üstün olmadığı ortadaydı fakat arada önemli bir fark vardı. Şoförler gerçekten de uzman değillerdi ve bunun farkındalardı. Buna karşılık şeçkin düşünür olarak tabir ettiğimiz her türlü elit kesim herkesten daha fazlasını bildiklerini düşünüyorlardı. Çünkü eğer siz seçkin bir kesime aitseniz elbette seçkin olmayanlardan çok daha fazlasını biliyorsunuzdur.

Etrafınızdaki şeçkinleri biraz gözünüzün önüne getirin. Bazılarının kendilerini seçkin zannetme sebepleri sadece ve sadece sizden, benden daha önce doğmuş olmaları değil mi? Ben böyle şeyleri söylediğimde “Ukala!”, “sarkastik!”, “kendini beğenmiş” — bunlar bir görüşmede doğrudan yüzüme söylendi — oluyorum. Varsın herkes istediği gibi düşünsün ama işin bir de entelektüel haklılık boyutu var ki beni tatmin eden şey de tam olarak bu diyebilirim.

Kalın sağlıcakla…

Türkçe
Planlama
Zinciri Kırma
Düzen
Kant
Recommended from ReadMedium